CHP Lideri Özgür Özel: “Saldırılara Karşı CHP Bir Bütündür, Bir Avuç Aparat ve AK Parti Yargı Kollarının Karşısındadır”

21.09.2025

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ SİYASETİ MİLLET MERKEZLİ YAPAR; GENEL BAŞKANLARINA VE MÜCADELESİNE SINIR ÇİZİLEMEZ”

“ERDOĞAN EN KÖTÜSÜ OLMUŞ DURUMDADIR, SANDIĞA TÜM DEMOKRATLAR SAHİP ÇIKARAK SAFLARI SIKILAŞTIRMALIDIR”

“ABD’DEN F-16 TALEBİMİZ DOĞRU, F-35’LER ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ HELALDİR AMA BUNA SIĞINIP KİMSE GÜNDEMİ ISKALAMASIN”

“AĞIZ DOLUSU FİLİSTİN MESELESİ KONUŞULMALI, TRUMP’A BUNUN KIRMIZI ÇİZGİMİZ OLDUĞU HAYKIRILMALIDIR”

“ABD’DEKİ GÖRÜŞME ÖNCESİ 56’NCI MİTİNGİMİZDE, EYÜPSULTAN’DA FİLİSTİN BÜYÜKELÇİLİĞİ ÖNÜNDE OLACAĞIZ”

“BİRİLERİNİN GÖLGESİNDE DURMAYI DEĞİL, GÜÇLÜ VE TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE’Yİ SAVUNUYORUZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin 22’nci Olağanüstü ‘Darbeye ve Kayyıma Hayır’ Kurultayı’na katıldı. Kurultayın açılışında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Sayın Genel Başkanlarım, değerli yol arkadaşlarım, Türkiye’nin dört bir yanından buraya gelmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok değerli yöneticileri ve delegeleri hepinizi saygı ile selamlıyorum. 22’nci Olağanüstü Kurultayımız, 21 Eylül 2025 sabah saat 10.00’a çağrılıdır. Bugün sabah saat 09.40 itibarıyla toplantıyı açmak için gerekli imza hazirun sayımız gerekenin çok üzerinde bir şekilde toplanmıştır. Saat 10.00 itibarıyla kurultayımızı açıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel, şunları söyledi:


“DEMOKRASİ UTANCININ ORTASINDA BİR KEZ DAHA KENETLENİYORUZ”

“Merhaba, biz bildiğiniz gibiyiz. Biraz daha ustalaştık taşı kırmakta, dostu - düşmanı birbirinden ayırmakta. Merhaba, hoş geldiniz yoldaşlarım, hoş gediniz yol arkadaşlarım. 81 il ve 973 ilçede ay - yıldızlı al bayrağımızla, altı oklu bayrağımızı göndere çekenlere, ikisini yan yana sallayanlara; baba ocağının sabah erkenden kalkıp kapısını açanlara, çayını demleyenlere, bacası tütsün diye odun çekenlere; saldırıya uğrasa bile bir buğday tanesi gibi sabırla direnenlere; ülkesine, milletine, partisine sahip çıkanlara; Cumhuriyet Halk Partisi’nin onurlu muhafızlarına, cesur neferlerine merhaba, hoş geldiniz. Bugün zaman ayarlı davalarla, iktidar yürüyüşümüze set çekmek isteyen darbecilere karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne demek olduğunu bir kez daha dosta ve olmayana göstermek için buradayız. Öncelikle bu kurultayın iki kez ortaya koyduğu tertemiz iradeye leke sürmek isteyenlere karşı bir tehdidi bertaraf etmek için noterlere koşup imza veren delegelerimize, ömür boyunca sürdüreceğim bir minneti ifade etmek isterim. Beş ay sonra yeniden bir aradayız. Bir büyük adaletsizliğin karşısındayız. Bir demokrasi utancının ortasında kalsak da mücadelemizi dimdik yapmak için, bir kez daha kenetlenmek için buradayız. Hepinizi sevgiyle, umutla, dirençle ve her birinizi ayrı ayrı duyduğum minnetle selamlıyorum. Hoş geldiniz.”

“ARAMIZDA OLAMAYANLARA SELAM OLSUN”

“Bugün aramızda olmayan, olamayan, hukuksuzca hapiste zindanlarda tutulan Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’e, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’a, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’e, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan’a, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık’a, Büyükçekmece Belediye Başkanımız Hasan Akgün’e, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe’ye, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara’ya, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Aydar’a, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin’e, Şile Belediye Başkanımız Özgür Kabadayı’ya, Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney’e, Bayrampaşa Belediye Başkanımız Hasan Mutlu’ya, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’e, Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’a ve 15,5 milyon insanımızın sandık başlarına koşarak, onu bir partinin değil milletin adayı olarak Cumhurbaşkanı adayı gösteren Ekrem İmamoğlu’na selam olsun. Türkiye İttifakı’nı kuranlara, ona inananlara, sahip çıkanlara; aslan sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, Kürt demokratlara, liberal demokratlara, sosyalist demokratlara; Türkiye’nin gelecek umudu demokrasiye inanan tüm demokratlara selam olsun. Gurbette olan ama yüreği burada olan soydaşlarımıza, Amerika ve İsrail zulmü altında ezilen Filistinli mazlumlara selam olsun. Nisan ayındaki kurultayda şurada oturup dilim sürçerse yüreği sızlayan, ağzımdan çıkan her sözde ilk alkışa başlayan, üç ay önce hep beraber ellerimizle toprağa verdiğimiz, 6 Nisan kurultayında burada olan Ferdi kardeşime; 6 Nisan günü sayın Genel Başkanımın yanında oturan, bundan 60 gün önce birlikte toprağa verdiğimiz, nezaketi, örgüt kültürünü, örgüt disiplinini, demokrasi inancını, parti tarihini ve geleceğe umutla bakmayı hepimize öğreten partimizin Genel Başkanı Altan Öymen’e Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin bir kez daha başı sağ olsun.”

“TARİHTE DE DEMOKRASİDEN BAŞKA BİR YOLA İNANMADIK”

“Değerli yol arkadaşlarım, gölgesi altında oturduğumuz asırlık çınarımız Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından işgale karşı kendi bölgelerinde mücadele eden cemiyet ve derneklerin, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında birleşmesiyle kurulmuştur. İlk kurultayı, 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi’dir. İlk delegeleri, Sivas Kongresi’nin 41 delegesidir. O delegeler mandayı ve himayeyi reddeden, kurtuluşu örgütleme görevini üstlenen delegelerdir. İlk kadrolarımız milletten aldığı güçle bağımsızlığımızı kazanmış, Cumhuriyetimizi ilan etmiş, yokluk içindeki bir memlekette kısa sürede büyük bir kalkınmayı gerçekleştirmişlerdir. Ülkemizde değişim, bölgemize ve mazlum milletlerin tamamına ilham olmuştur. Devam eden süreçte kadrolarımız ülkemizi İkinci Dünya Savaşı’nın ateşinden uzakta ve güvende tutmayı başarmıştır. Partimiz her dönemde değişim ve devrimlerin partisi olmuştur. Ülkemizi çok partili hayata geçiren, partimizin kadrolarıdır. Bu parti, kendisine ebedi Cumhurbaşkanlığı teklif edildiğinde ‘Bu teklifte bulunanlar çok oldu ama benim gayem ebedi Cumhurbaşkanlığı değil, millet hakimiyetinin ebedileşmesidir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir. Bu parti, Atatürk’ün bu sözünün gereğini yaparak, 1950’de milletin isteği üzerine iktidarı demokrat partiye devrettiğinde ‘Bu yenilgi benim şüphesiz en büyük yenilgimdir ama Türkiye demokrasisinin en büyük zaferidir’ diyen İsmet İnönü’nün partisidir. Bu parti, dünyanın koşullarına göre değişen, yenilenen, 1972’de sosyal demokrasiyi iktidara taşıyan kadroların, ‘Ne ezen ne ezilen; insanca, hakça bir düzen’ diyen Bülent Ecevit’in, Karaoğlan’ın partisidir. Partimiz bugüne kadar demokrasi yolunda çok bedeller ödedi. Kapatıldı, mallarına el kondu. Genel Başkanlarımız tutuklandı, hapse atıldı. Ancak ne olursa olsun hiçbir zaman demokrasiden sapmadı. Milletin iradesi üzerinde bir iradeyi kabul etmedi, böyle bir güce inanmadı, sığınmadı. Darbelerin hedefi oldu ama hiçbir zaman yanında durmadı. Yıllarca ağır saldırılara uğramış bir parti olarak demokrasiden başka bir yola inanmadık, bundan sonra da böyle bir yola tenezzül etmeyiz.”

“SEÇİLİR SEÇİLMEZ VATANDAŞLARIMIZ İÇİN YOLA KOYULDUK”

“Yeri geldi 47 yıl iktidar yüzü görmedik ama asla millete küsmedik. Demokrasilerde aslolan milletin kararına saygı duymaktır. Değişerek, yenilenerek milletin gönlüne girmeye çalıştık. AK Parti’yi 23 yıl kadar iktidar yapan millet, 31 Mart’ta bir başka karar verdi. Partimiz 47 yıl sonra birinci parti oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi ilk kez yenildi. O gün bize inanan vatandaşlarımız için yola koyulduk. Seçim akşamı taşkın gösteriler yapmamaya, diğer taraftaki kaybetmiş adayı, ailesini, çocuklarını düşünmeye, kimseyi o gece kaybetmiş hissettirmemeye örgütümüzü davet ettik. Seçimin galibi bizdik, ‘Kaybedeni yoktur’ dedik. ‘Bu bir zafer değil, geleceğe doğru bize verilmiş bir görevdir’ dedik. ‘Belediye başkanlarımızın cebindeki anahtar belediyenin kapısının, kasasının, şehrin altın anahtarı değil Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin 100 yıl sonraki iktidarının anahtarıdır. Kıymetini bilin, öyle çalışın’ dedik. Bu demokrasi sınavından sonra görevi alan belediye başkanlarımız ertesi sabahtan itibaren büyük bir gayretle, büyük bir kudretle, büyük bir inançla, kimseyi itmeden, kakmadan, kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi dışarıda bırakmadan, kimseye kaybettirilmiş hissi yaratmadan yola koyuldular. Arı gibi çalıştılar. Kreşler, öğrenci yurtları, kent lokantaları, emekli evleri açtılar. Yoksul ailelere destek oldular, burs verdiler, hizmet ettiler. Seçimlerden yedi - sekiz ay sonra yaptırdığımız araştırmalarda, anketlerde yüzde 38 oyla iktidara gelmiş, birinci parti olmuş olan partimizin oyları yüzde 50’lerin üzerine, belediye başkanlarımıza da Türkiye’deki ortalama memnuniyet yüzde 58’in üzerine çıktı.”

“İKTİDAR DEMOKRAT DEĞİL, DEMOKRASİYİ KULLANAN OLDUĞUNU GÖSTERDİ”

“Demokrasi sınavı kazanıldığında değil, kaybedildiğinde verilen bir sınavdır. Bir partinin, bir yapının, bir kişinin ne kadar demokrat olduğuna galip geldiğinde değil, mağlup olduğunda nasıl davrandığında bakarak karar verilir. İktidar partisi ilk kez kaybettiği seçimden sonra yaptıklarıyla kaybetmenin sınavından geçemediğini, aslında demokrat değil, demokrasiye inanmış değil sadece demokrasiyi kullananlardan oluştuğunu tüm millete gösterdi. Bizim 47 yıl boyunca demokrasiye duyduğumuz saygıyı, Cumhurbaşkanlığı seçimi takvimine 47 ay varken gösterebilmek yerine 47 gün bile sabredemediler. Belediyeleriyle bizimle hizmette yarışmadılar, yarışamadılar. Partilerinde siyaset üretip, bizimle rekabet edemediler. Sayın Erdoğan, kendisine güvenemedi, partisine güvenemedi; ana kademesine, gençlik kollarına, kadın kollarına güvenemedi. Onların seçim kazanabileceğine, umudu örgütleyeceklerine inanamadı. Peki ne yaptı? Demokrasiden saptı, hiçbir partide olmayan yeni bir kolu, AK Parti yargı kollarını kurdu. AK Partili bir bakan yardımcısını yargı kolları başkanı olarak İstanbul’a atadı. Bu yapı marifetiyle karanlık bir süreci, 9 Ekim 2024’ten itibaren hep birlikte yaşamaya başladık. 30 Ekim’de Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla başlayan süreçte, bu saldırılara karşı ya teslim olacaktık ya da direnecektik. Biz teslim olmadık, sizlerle birlikte ayağa kalktık ve mücadeleye başladık. Meydan okuduk, ‘Bu bir savaş ilanıdır’ dedik. ‘Savaş ilan edilmiş bir yapı ne yaparsa, biz de onu yapacağız, mücadele edeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, teslim olmayacağız’ dedik.”

“VATANDAŞIN SİYASETİN AKIŞINI DEĞİŞTİRECEĞİNİ HESAP ETMEDİLER”

“Erken seçim istedik. Cumhurbaşkanı Adayımızı 23 Mart’ta ön seçimle belirleyeceğimizi partimizin yetkili kurullarındaki görüşmeler ve kararlar sonucunda ilan ettik. Buna karşı karşımızdaki karanlık yapı planladığı, tasarladığı darbe girişiminin takvimini öne aldı. Ekrem Başkanımızın ön seçim adaylığını açıkladığı gün, diplomasını iptal etmek için mahkemeye başvurdular. Bundan günler sonra 19 Mart günü, yani 23 Mart’taki ön seçimimize dört gün kala Ekrem Başkanımızın diplomasını iftar sofrasında iptal edip, bir sahur vakti harekete geçerek, evine saldırarak ve Türkiye siyasi tarihinde görülmemiş bir şekilde kendisine gözaltı yaptılar. Dört günlük gözaltı süresinden sonra, milletin oy kullanacağı, Cumhuriyet Halk Partililerin oy kullanacağı sandığa, partiye kayyım atama niyetiyle engel olmaya çalışırken. Kendisi gözaltında olduğu için ve tutuklanma tehdidi ile 23’ündeki ön seçimimizi siyaseten, fiilen olanaksız kılmaya çalıştılar. Her şeyi düşündükleri gibiydi, tasarladıkları gibiydi. Ama bir tek şeyi hesap edemediler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin geri adım atmayacağını, yılmayacağını ve 2 milyon üyesinin yanında, esas bu ülkeye sandığı getiren parti olarak millete, onun kararına sığınacağını hesap etmediler. Bu çağrıdan sonra, 96 yaşında teyzemin iki bastonla ilçe binasına gidip oy kullanacağını, üç aylık karnındaki bebesi ile o bebenin geleceği için, daha cinsiyeti belli olmayan o bebenin geleceği için annelerin sandık başlarına koşacağını hesap etmediler. Ve 15,5 milyon vatandaşın Cumhuriyet Halk Partisi’nin dayanışma sandıklarına gideceğini, dünya siyaset tarihinin rekorunu kıracağını, Türkiye siyasetinin akışını değiştireceğini hesap etmediler. O gün bu çağrıya uyanlara ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanet sandıkla bir darbeyi püskürtenlere, Türkiye’nin önünü açanlara selam olsun, her birine ayrı ayrı helal olsun.”

“BU DARBE, BİR SONRAKİ İKTİDARA YAPILAN DARBEDİR”

“Darbeler her zaman tankla, tüfekle yapılmaz. Bu darbe, selefi niyetleri olanların ve ailelerinden halef arayanların demokratik yollarla gelebilecek haleflerine yaptığı bir darbedir. Tüm darbeler doğası gereği iktidara yapılır, bu darbe bugünün iktidarı tarafından bir sonraki iktidara yapılan darbedir. Trump yönetiminden icazet almış bir darbedir. Ne diyorlardı? ‘İmamoğlu dış güçlerin adamıdır.’ Soruyorum, bugün Trump kimin yanındadır? Trump kimin gelmesini istemektedir? Kim Trump’ın oğluyla gizli gizli iş tutmaktadır? Buradan milletimize ilan ederim ki Cumhuriyet Halk Partililer; milletin adamı, milletin evladı, milletin çocuklarıdır. Tayyip Erdoğan Trump’ın adamıdır, Trump’ın ekibidir.”

“186 GÜN GEÇTİ, BURADAYIZ VE BERABERİZ”

“Ekrem Başkanımız 186 gündür, belediye başkanlarımızın kimi 326 gündür kimi daha az sürelerde tutuklu. Ortada bir iddianame yok. Delil yok. İddialar var, aksi söylendiğinde arkasında durabilen yok. İlk gün belki Türkiye basın tarihinin en büyük kampanyasıyla, ‘560 milyarlık bir yolsuzluk operasyonu’ diye sabahleyin bülten yayınlayanlar, İBB’nin altı yıllık bütçesinin yüzde 72 personele ödenir, elektriğiyle, suyuyla, asfaltıyla, mazotuyla, bütün yatırımlarıyla ilgili bütün çabalarıyla 490 milyar lira olduğunu duyunca bir daha ağzına bu lafı almadılar. Bu salondaki insanlara İBB’den bin 300 tane cep telefonu dağıtıldığını söylediler. ‘Bir tanesini ispat edin istifa ederiz’ dedik. Arkasında duramadılar. Ekrem İmamoğlu’nun lüks araçlarını görüntülediler, MHP’li milletvekilinin çıkınca tekzip bile yayınlamadılar. Küçücük bir özür bile dilemediler. Her gün bir başka iftirayı, biz çürütmekten onlar atmaktan geri durmadılar. Ama şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Bundan 186 gün önce Recep Tayyip Erdoğan ‘Göreceksiniz, bir ay olmadan birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar. Ailelerinin bile gözünün içine bakamayacaklar. İnsan içine çıkamayacaklar’ demişti. Buradan Erdoğan’a soruyorum: 186 gün geçti, biz buradayız. Beraberiz. Yüz yüzeyiz. Göz gözeyiz. Gönül gönüleyiz. Peki, dananın kuyruğu nerede? Turpun büyüğü nerede? Ahtapotun kolları nerede? Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: İnsan içine çıkamayacaktık. 186 gündür Türkiye’nin dört bir yanında ve İstanbul’un dört bir yanında 55 eylem yaptık. 55 eyleme fiilen katılanların sayısı 10 milyon milyonu aştı. Biz milletin içindeyiz, milletin arasındayız. Siz neredesiniz? Tarih önünde kayda geçiririm ki, bu süreçte kim haklıysa, kim ahlaklıysa millet onun arkasında durur, duruyor, duracaktır. Ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir, çoğunluk enerjisi bizdedir. Cumhuriyet Halk Partisi’ndedir.”

“İKTİDAR KADINA, ÇOCUĞA DA İŞSİZLİĞE, ENFLASYONA DA İYİ GELMİYOR”

“Karşımızda yaşlanan, yorulan, kibirden gözü dönen, 23 yıl boyunca bu ülkeye iyi gelmeyen iktidar var. Ne kadına iyi geldiler, ne çocuğa. Ne işsizliğe, ne enflasyona. Ne ormanlara, ne ormandaki canlara, ne sokaktaki canlara. Hiç kimseye, hiçbirimize iyi gelmediler. Arkasında milletin desteği kalmayınca demokrasi treninden indiler. Seçilmiş otokratlıktan, seçimsiz diktatörlüğe heves ettiler. Kurulan düzen; milletin düzeni değil, AK Parti’nin kara düzenidir. Bu düzen, bir kişi ve onun besledikleri rahat etsin diye kurulmuştur. Bu kara düzende refah yok, Avrupa’nın en yoksul ülkesiyiz. Bu kara düzende gelir adaleti yok, enflasyonda Avrupa birincisiyiz. Bu kara düzende vergi adaleti yok, verginin yüzde 89’unu alt ve orta gelir grubu ödüyor yüzde 11’i sadece zenginlerden alınıyor. AK Parti’den önce en düşük emekli maaşı, bunu her fırsatta ben söylüyorum. Her fırsatta tepki gösteriyor. ‘Eline almış bir hesap makinesi memleket memleket geziyor, sarraf sarraf dolaşıyor altın hesabı yapıyor. Altın hesabını bırak, şuna cevap ver’ diyor. Altın hesabını bırakmıyoruz. Bu memlekette her hesap şaşar, altın hesabı şaşmaz. Siz 81 ilden 973 ilçeden gelen delegelerimiz, bu hesabı bıkmadan emeklilere hatırlatın. AK Parti geldiğinde en düşük emekli maaşı sekiz asgari ücret alıyordu, en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu, bugün sadece iki çeyrek altın alabilmektedir. Asgari ücret AK Parti gelmeden önce yedi çeyrek altın alıyordu, bugün 2,5 çeyrek altın alabilmektedir. En düşük memur maaşı 14,5 çeyrek altından 5,5 çeyrek altına düşmüştür. Öğrencilere verilen burun kıvırdığı, ‘Şu kadarcık’ dediği kredi, 1,5 çeyrek altın alıyordu, KYK kredisi. Bugün gram altının yarısını alabilmektedir. Ve her hesap şaşar, çeyrek altın hesabı şaşmaz. Erdoğan’ın rahatsızlığı boşuna değildir. Bunu ev ev, kapı kapı, hane hane, kahve kahve anlatmak örgütümüzün en önemli görevidir.”

“BU PARA MİLLETE HARCANSA ÜLKEDE YOKSUL KALMAZDI”

“Ben meydanlarda ‘Erdoğan fakir sevmez’ diyorum. Meydanlar doğruluyor. Soruyorum 88 bin liranın üzerinde maaş alan, meydanlarda tek tük ya çıkıyor ve çıkmıyor. Biri çıkarsa bütün meydan dönüp kimmiş diye ona bakıyor. 19 Mart darbesi için harcanan para tam 160 milyar dolar. Bugün 88 bin liranın altındaki her hane geliri o haneyi yoksul yapıyor. Oysa 19 Mart’a harcadığı parayla çiftçiye bir yılda ödenen desteğin 100 katını harcadılar. Yanlış duymadınız, çiftçilere ödenen desteğin 100 katı 19 Mart darbesine gitti. Asgari ücret ücreti 30 bin lira yapmak için önerdiğimiz ve yükü işverenin sırtından alacak destekleme için gerekli paranın 120 katını 19 Mart darbesinde harcadılar. Emekliye verilen zammın 150 katını, emekli maaşını asgari ücrete denk yapmak için gerekli farkın 110 katını harcadılar. Gelelim zenginler için yaptıklarına. Matrahsız 40 Haramiler var biliyorsunuz. Hiç vergi falan vermezler. Yetmez, Erdoğan bu bütçede onların 700 milyar liralık da ödemeleri gereken vergilerinden vazgeçti. Kim adına? Güya kendi adına ama hepimizin adına. Kur Korumalı Mevduata tam 2,5 trilyon lira harcadılar. Bu yılın ilk sekiz ayında 1,5 trilyon lira faize ödediler. Bu para millete harcansaydı memlekette ne yoksul kalırdı ne de gariban kalırdı. İşte milletin hakim düzeni değil, AK Parti’nin kara düzeni budur.”

“MEMLEKETİN GELECEĞİNE DUYULAN GÜVEN KİME DAİR GÖRÜLÜYOR”

“Bütün dünya bilir ki adalet ve demokrasi birleşirse refah gelir. Hukuksuzluk ve otokrasi birleşirse yoksulluk. Cennet gibi bu güzel ülkenin tek eksiği adalet ve demokrasidir. Nasıl olduğunu hep konuştuk, hep birlikte görelim. 19 Mart’ta darbe girişimi oldu. Borsa yüzde 9 düştü, 30 Haziran’da ilk kurultay davası vardı, ertelendi; borsa yüzde 5,5 bir anda yukarıya gitti. 2 Eylül‘e gelirken yüzde 6 düşecek ama aradaki yüzde 3’e varan sert düşüş; Adıyaman, Adana, Antalya Belediyelerine yapılan operasyon günüdür. 2 Eylül’de İstanbul İl Başkanlığımıza kayyım atandığında borsa yüzde 6 düştü. 15 Eylül’de birileri genel merkezimize kayyım, burada ayrılık, kaos, kavga bekliyordu. Bu gerçekleşmeyince borsa yüzde 6 yukarıya doğru gitti. Demokrasiden kopanlar, milletin ekmeğiyle oynuyorlar. Demokrasiden uzaklaşmanın da yakınlaşmanın da sonuçları bu kadar net. Ve aşağı giden oklarla birlikte biz bu bir avuç insanın ihtirasını, yukarı giden oklarla biz bu memleketin geleceğine duyulan güvenin kime dair olduğunu çok net şekilde görüyoruz.”

“SESSİZ KALDILAR AMA TRUMP DOĞRULADI”

“Biraz önce söyledim AK Parti Türkiye’ye iyi gelmedi diye. Dış politikamıza da iyi gelmedi. Örneğin Filistin meselesi. 8 Ekim 2023’ten beri Gazze’de katliam var, soygun var. Ama Nethanyahu ile laf dalaşından öteye gitmeyen bir Erdoğan var. Hatta Nethanyahu ile kavga ederek, Erdoğan burada kendi gücünü pekiştirmeye, Nethanyahu da Erdoğan’la kavga ederek orada kendi pozisyonunu güçlendirmeye gayret ediyorlar. Bugün Filistin’deki katliamların baş destekçisi maalesef Trump yönetimi. Nethanyahu’ya savaş kahramanı diyen Trump’tır. ‘Gazze’yi boşaltacağım, oraya oteller, kumarhaneler yapacağım’ diye aklımızla alay eden Trump’tır. Niyetinin Gazze’nin önündeki zengin hidrokarbon yatakları olduğunu bilmeyen yoktur. Ve Türkiye’nin bu planda bir menfaati değil, aslında Kıbrıs açısından da çok büyük riskleri vardır. İşte İsrail, arkasındaki bu güçle Gazze’ye yeni saldırılar başlattı. Kendisine ‘küresel lider’ dedirten Erdoğan, Trump’a karşı çıt çıkarmadı, çıkarmıyor. Şimdi Filistin bu haldeyken, Trump’tan randevu alabilmek için oğlu ile Junior Trump ile Dolmabahçe’de gizli bir görüşme yaptı. Kayıtlara sokmadan, milletten gizleyerek. Bunu deşifre ettik, ilan ettik. Sustular, inkar edemediler. Ama Amerikalı kaynaklar doğrulayınca kabul etmek durumunda kaldılar. Dahası var. ‘Babanıza söyleyin, bize randevu verirse 300 Boeing alacağız, F-16 satın almayı konuşacağız’ diye Trump’ın oğluyla ve görüşmeyi ayarlayan, parası ödenen lobi şirketleri marifeti ile Amerika’ya mesajlar yolladılar. Bu açıklamadan sonra yine sessiz kaldılar ama saatler sonra Trump doğruladı. Hem de ağzını doldura doldura ‘Erdoğan gelecek Boeing’i konuşacağız, ticaret konuşacağız’ dedi. Biz Erdoğan’ın Trump’a Boeing gündemi ile değil, elbette o gündemin günü gelir. F-16 talebimiz de doğrudur, parasını ödediğimiz F-35’leri almak da anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu ülkeye Eurofighterlar verilmediğinde, Alman Sözcü doğrulayana kadar yarım ağızla, hatta inkar ediyorlardı. Ekrem Başkan bulunduğu hücresinden, ben Alman Şansölye Yardımcısına, Savunma Bakanı’na, yüz yüze de her fırsatta Eurofighterların Türkiye’ye verilmesini söylemiştim. Kimse F-16, F-35, Boeing gündemine sığınıp esas konuşulacak gündemi ıskalamasın.”

“FİLİSTİN BAYRAKLARIYLA EYÜPSULTAN’A DAVET EDİYORUZ”

“Trump’ın yanına gidilecekse, karşısına geçilecekse, karşısına dikilecek. Filistin meselesi konusunda ağız dolusu açık açık konuşulacak. Filistin’in bu ülkenin milli meselesi olduğu ve kırmızı çizgisi olduğu Trump’a haykırılacak. Bu yüzden Erdoğan’ın bu lobi şirketleri üzerinde Boeing vaatli, ardından Boeing’in hisse senetlerine de etki edebilecek şekilde Bloomberg tarafından ‘Gelecek hafta Boeing 250’nin üzerinde sipariş alabilir’ haberi de geçildi. Yani görüşmenin kesinleşmesi, Boeing’in siparişlerinin kesinleşmesi anlamına geliyor. Bu gündemle perşembe günü Amerika’da yapılacak görüşmeden önce, çarşamba günü akşam yapacağımız 56’ncı mitingimizde parti bayrakları yerine hep taşındığımız Türk bayraklarının yanına Filistin bayraklarımızı alarak, tüm partimizi, tüm partilileri, Filistin’le dayanışan herkesi, tüm siyasi partileri Eyüpsultan’da Filistin Büyükelçiliği’nin önünde dayanışmaya davet ediyoruz. Ve gün geliyor, Erdoğan diyor ki ‘Benim Filistin hassasiyetimi kimse sorgulayamaz.’ Artık olmayan bir şeyi sorgulama niyetimizin olmadığını öğrenmek durumunda. Kendisinin bir Filistin hassasiyeti değil ve iktidarı sürdürmek için bir Trump’a mecburiyeti var. Bunun farkındayız. Oyları düşüyor, millete sığınmak yerine Trump’a sığınıyor. Millet merkezli değil, Trump merkezli siyaset yapıyor.”

“CHP’NİN SİYASETİNİ DİZAYN ETMEYE ÇALIŞIYOR AMA…”

“Bizim milletin içinde, Anadolu’da ve İstanbul’da haftada iki kez yaptığımız buluşmaları, mitingleri, eylemleri kendisi açısından rahatsızlık verici buluyor. Bizi Ankara’da siyaset yapmaya, siyasetimize bir çerçeve çizmeye, onun içinde kalmaya davet ediyor. Aba altından sopa gösterip yargı kollarıyla CHP’nin siyasetini dizayn etmeye çalışıyor. Ama bir tek şeyi unutuyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de ‘İstanbul’da kal, Anadolu’ya geçme. İstanbul merkezli, padişah merkezli siyaset yap’ demişler, o boynuna idam fermanını asıp Samsun’a çıkmış, bu memleketi kurtarmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanlarına ve mücadelesine sınır çizilemez, çerçeve çizilemez. Cumhuriyet Halk Partisi merkez siyasetini milletle yapar, millet merkezlidir, Anadolu merkezlidir, Rumeli merkezlidir. Bu milletin kalbinde siyaset yapar. Biz birilerinin gölgesinde durmayı değil güçlü Türkiye’yi, tam bağımsız Türkiye’yi savunuyoruz. İç barışı sağlanmış, demokratik Türkiye’yi savunuyoruz. Demokratik Türkiye için mücadele ediyoruz. Biz milletimiz için Avrupa’ya entegre olmuş, uluslararası kurumlara entegre olmuş, yıllar önce ilk başvurusunu yaptığımız Avrupa Birliği’ne tam üye olmuş bir Türkiye vaat ediyoruz. Biz gençlerimize yasaksız bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa ve dünya vaat ediyoruz.”

“BUGÜN BİZİ YUTMAK İSTİYOR, YARIN ÖNÜNDE KİM VARSA”

“Değerli yol arkadaşlarım bugün Türkiye yeni bir yol ayrımındadır. Savunduğumuz görünüşte partimizdir, CHP’dir. Ama esas olarak hepimizin varlığını borçlu olduğu demokrasidir. Biz çok bedel ödedik, öderiz, ödemeye devam edeceğiz. Ama bugün CHP’nin hedefte olmasının sebebi iktidarın değişme ihtimalidir. Bugünkü iktidar, seçim yoluyla kendisini değiştirebilecek yapının CHP olduğunu gördüğü için CHP’ye saldırmakta; onu paralize etmeye, felç etmeye çalışmakta; CHP’yi içeride kavgalar yapan bir yapıya dönüştürmeye; mümkünse CHP’yi bölmeye, ondan kurtulmaya çalışmaktadır. Onların husumeti esasında CHP’ye değil, iktidardan gitme ihtimalinedir. Bu yüzden bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin arkasında duran, Cumhuriyet Halk Partisi’ne destek olan demokratların tamamı kendi varlık sebeplerine sahip çıkmaktadırlar. Bu varlık sebebi bir siyasi parti değil, sandık ve iktidarın sandıkla değişebiliyor olmasıdır. Yargı eliyle öyle kirli bir yol açtılar ki Türkiye’de, demokrasiye düşman bu darbeci anlayış öyle bir canavar ki bugün CHP’yi yutmak istiyor, yarın önünde kim varsa onu yutacak. İktidara yakın olmayan siyasetçiyi, gazeteciyi, sanatçıyı, iş insanını, sendikacıyı, meslek örgütünü yutacak.”

“TEHDİT ALTINDA OLAN EŞİT YURTTAŞLIKTIR”

“Ekranları başında bizi izleyenlere seslenmek istiyorum. Eğer kudretli bir AK Partili siyasetçi ile davalık olsanız, mahkeme kapısında adaleti bulabileceğinize inanıyor musunuz? Yıllarca okudunuz, çalıştınız. Kudretli bir AK Partilinin torpilli yakını ile mülakata girseniz, kazanacağınıza inanıyor musunuz? İşte artık Türkiye’de tehdit altında olan eşit yurttaşlıktır. Eşit yurttaşlığın tehdit altında olması artık bir siyasete, bir bölgeye, bir etnisiteye, bir mezhebe ilişkin tespitleri, yakınmaları geçmiş; her bir vatandaş için, bu kara düzenin içinde payı olmayan, yeri olmayan her bir vatandaş için tehdittir. En çok da iyi niyetle, İç Anadolu’da AK Parti’ye oy veren, MHP’ye oy veren, parti gözetmeksizin ‘Ülke iyi olsun’ diye düşünüp iktidara oy veren ama sonra ürünü para etmeyen, evladı sınav kazansa da işe giremeyen, işe girse de aldığı maaşla geçinemeyen vatandaşlarımız için tehdittir. 100 yıl önce olduğu gibi Anadolu’yu kurtarırken, Anadolu’daki yoksulluğu, işsizliği ve her türlü sıkıntıyı ortadan kaldırırken, parti gözetmek ne demek? Tüm milleti, tüm halkı iline, çevresine, doğduğu yere, mezhebine, kökenine bakmadan bu ülkenin eşit vatandaşları oldukları için kucaklayacağız. Hep birlikte kalkındıracağız, hep birlikte kazanıp, adilce bölüşüp, kardeşçe yaşayacağız. Cumhuriyet Halk Partisi bunun teminatıdır. Artık seçimsiz, sandıksız, tek partili bir Türkiye istiyorlar. Erdoğan artık kötü olma yolunda değil, en kötüsü olmuş durumdadır. O yüzden hangi görüşte olursa olsun tüm demokratların Atatürk’ten miras sandığa, çok partili hayata sahip çıkması son derece kıymetlidir. Safları daha da sıklaştırmalı, mücadeleyi hep beraber yükseltmeliyiz. Bu kötülük karşısında yapmamız gereken nettir. İyi olmak yeterli değildir. Cesur olmak gerekmektedir. Artık büyük bir cesaret ve kahramanlık hikayesiyle bir kez daha bu memleketin önünü açma zamanıdır.”

“PARTİ PROGRAMIMIZI DEĞİŞTİRMİŞ OLACAĞIZ”

“Bu kadar çok travmanın yaşadığı bir dönemde bu salona bir teşekkürüm ve bir büyük de müjdem var. Teşekkürüm şudur: Aslında teşekkürün de birkaç alt başlığı var. Geçen yıl 4-9 Eylül tarihlerinde önceden söz verdiğimiz gibi büyük bir mutabakatla 81 il başkanımızın sahiplenmesi, illerde, ilçelerde çalışıp getirmesiyle hep birlikte katılımcı, demokratik bir tüzük yaptık ve neredeyse oybirliğiyle; pek çok madde oy birliğiyle, en çok itirazı alan madde bin 200’e 29 itiraz oyuyla kabul edildi. Devamında o tüzüğe göre artık her sene 4-9 Eylül haftalarını kuruluş haftası olarak kutlayacağımızı sayın Genel Başkanlarımızın ve rahmetli Altan Öymen’in önerisiyle tüzüğümüze koymuştuk. O gün bir sonraki 4-9 Eylül haftasına kadar bu kez programımızı yenilemeyi önümüze önemli bir görev olarak koyduk. O günden sonra 81 ildeki il danışma kurulları, 927 ilçede yapılan ilçe danışma kurulları, tekrar onların toplandığı ikinci il danışma kurulları, buradaki masalara davet ettiğimiz örgüt temsilcileri, elbette akademisyenler ve yurtdışına bakan ekiplerimizle bir program çalışmasını hep beraber yürüttük. Bu işlerin önemli bir kısmı 19 Mart darbesi ve devamına denk geldi. İlk bocalamadan sonra sizler hem direnmeye, hem çalışmaya devam ettiniz. Bu sene 4-9 Eylül’de bir yandan AK Parti'nin yargı kolları başkanı, İstanbul İl Başkanlığımıza ve il binamıza saldırırken eş zamanlı, inadına ve geri adım atmadan oyunu bozarak; esas dikkatlerin çekilmek istediği yer olarak buradaki Türkiye’yi yönetme irademizi, nasıl yöneteceğimizi, sorunları tespitte sorunumuz yok ama çözüm önerilerine nasıl ulaştığımızı, nasıl anlatacağımızı görünmez kılmaya çalışanların oyununu bozarak; hatta saldırı altındaki il binasından yöneticilerimiz il başkanlarımız, genel başkan yardımcılarımız online bağlanarak 4-9 Eylül haftasında programımızın neredeyse ana kaidesini oturttuk. Dört temel sütun üzerine oturttuk. Birincisi; devlet, yönetim ve demokrasi, ikinci sütun; kalkınma ve ekonomi, üçüncü sütun; sosyal devlet ve refah, dördüncü sütun; dış politika, güvenlik ve dirençlilik. Bu dört ana sütun altında, 18 alt başlıkta Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi hazırladık. Yapacağımız olağan kurultaya kadar dört ana lansmanla; ‘Her birinin başında nasıl bir çalışma içindeyiz? Nasıl yol yürüdük? Türkiye’yi nasıl yöneteceğiz? Bunlardan bu ana sütunu birazdan kimlerden nasıl dinleyeceksiniz?’ Bu sunumla, gölge bakanlarımız, akademisyenlerimiz ve buna emek veren görevli arkadaşlarımız adeta basına ve milletimize arz edecekler. Son eleştirileri, son önerileri de aldıktan sonra olağan kurultayımızı bir gün öncesinden başlatıp, siz delegelerimizin onaylarıyla, partimizin bugünü gören, çağı yakalayan, yarınlara uzanan, dünya ile entegre ve Türkiye’deki herkese umut verecek programını değiştirmiş olacağız. Bu program, Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimizde birlikte, orada Cumhurbaşkanı Adayımızın vaatlerine ve sonrası hükümet program taslağına verilecek. Partimizdeki çalışmalarla da Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar programı olacak.”

“MİLLETE İKTİDARIMIZI MÜJDELEYECEKSİNİZ”

“Her birinizin elinde, her soruna hangi somut çözüm önerisini sunduğumuz, örneğin ‘Yoksulluğu nasıl bitireceksiniz?’ dendiğinde temel vatandaşlık gelirini anlatabileceksiniz. Savunma sanayii dendiğinde, savunma sanayine nasıl bakıyoruz ve hangi yenilikleri yapacağız, oradan anlatabileceksiniz. İnfaz koruma memurunun hak ettiği meslek kanununu da orada bulacaksınız, tarımdaki doğru ürüne yönlendiren bilimsel yönlendirmeyi ve doğru ürüne yönlendiren bilimsel destekleme programlarını da Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunları aşacağı hayvancılıkla ilgili önerilerinizi de orada bulacaksınız. Bulmakla kalmayacak, bunu millete anlatacak, millete Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarını müjdeleyeceksiniz.”

“ŞİKAYETÇİ CHP’Lİ DEĞİL, PARTİYE KİNLENMİŞ APARATLAR”

“19 Mart sonrasında çalışmayı da direnmeyi de bırakmadığınız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İşin bir de örgütsel boyutu var. Bir teşekkür İstanbul delegelerine, bir teşekkür bu salonda olanlara. Yaratılmaya çalışılan imaj şudur. ‘Bir kavga var, kavganın tarafı biz değiliz’ diyor. ‘AK Parti değil, şikayet eden CHP’li, şikayet edilen CHP’li, taraflar CHP’li, biz bu işin dışındayız.’ Birincisi şikayet eden CHP’li değil, aylar önce parti suçundan, yıllar önce fevkalade suçlardan atılmış ve kendi kusuruna bakmadan partiye, yapıya kişilere kinlenmiş bir takım aparatları buldular. Onları CHP’li gibi sundular. Ellerindeki yargı kollarıyla bir partiye operasyon yaptılar. Ama bu operasyon bir yere çarptı ve darmadağın oldu. İstanbul seçimlerinde 600’ü seçilmiş yaklaşık 650 oy kullanıyor. 600 seçilmiş delegeden 24 - 25’i şu anda memuriyete girmekle, başka bir göreve seçilmekle, ölümlerle 580’li rakamlara düşmüş. Orada bir kavga bekliyorlardı. Çünkü bir önceki seçimin sonucu 340’a 310. Bu kadar küçük bir fark var. Ama orada imza verebilecek 564 delegenin 540 tanesi bir anda, bu saldırı gelince, bir çağrıyla noterlere koştular. Sıralara girdiler. İstanbul’a kayyım atandığı gün, öğle saatlerinde İstanbul noterlerinden ‘Sıradayız, partimizin arkasındayız’ diye fotoğraflar yağmaya başladı. Ve şu görüldü. Saldırıya karşı CHP iki parça değildir. Saldırıya karşı CHP bir bütündür. Dünün rakipleri bir olmuştur ve bir avuç aparat ve AK Parti’nin yargı kolları karşısındadır. İki parça vardır. Bir tarafı Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatları, diğer tarafta sarayın kumpasları durmaktadır.”

“DELEGELERİMİZ ‘KARŞIDA SARAYIN KUMPASI VAR’ DEDİLER”

“Bu salonu dolduranlara da aynı teşekkürü yapmak isterim. Yüzde 52’ye 48’lik bir ilk tur sonucundan sonra, partimizde ülke tarihindeki ilk kez seçimli bir yarışla genel başkan değişimi oldu. Travma yaratması, küskünlük yaratması son derece olası bir süreçti. Devamında yerel seçimler oldu. Aday adayı olup da adaylaşamayanlar, belediye meclis üyesi olmak isteyip olamayanlar. Uzun bir sürecin sonunda çeşitli kırgınlık yaşayanlar oldu. Bu siyasetin doğasında hep vardı. Bir yandan da başka travmaları, olmadık saçma işlerle, önceki genel başkanımıza olmadık sözlerle, hakaretlerle bambaşka olmadık tansiyonları yükseltmeye ve haksız yere partinin sinir uçlarıyla oynayarak bu partiyi birbirine düşürmeye çalıştılar. Bu parti delegelerin yüzde 52’ye 48’den, bu operasyondan sonra, yani partiye de kayyım atanmasına yönelik İstanbul delegelerinin iptalinden sonra, İstanbul delegelerini bir kenara ayırarak, doğal delegeleri, PM, YDK üyelerini bir kenara ayırarak, hatta adı herhangi bir iftirada geçen hiçbir suçu olmasa da, ifadeye çağrılmış, çağrılmamış ama orada adı geçmiş herkesi ayırarak yaklaşık bin 50 kişilik bir yapının bu partiye nasıl sahip çıkacağını bekliyorduk. Ve bu salondakiler, 1,5 gün içinde bine yakın imzayı noterlerden buraya ulaştırarak dediler ki, ‘Evet iki parçayız. Bir tarafta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’si, karşımızda sarayın kumpası var. Hep birlikte direniyoruz.’”

“DOSTA GÜVEN, OLMAYANA KAYGI VERMEK İÇİN BURADAYIZ”

“İşte bu sebeple bir takım oyunları, bir takım hesapları boşa çıkaran partinin birliğine, beraberliğine sahip çıkan sizlere bir teşekkürü bugün için yapıyorum. Bir teşekkürü de 6 Nisan’da yapmıştım. Partiye kayyımı karşıdaki kafeden çevirdiğimizde koşup gelmiştiniz. O gün size şöyle söylemiştim, ‘Bu herhangi bir kurultay değil. Bu kurultayda partinin birliğine, bütünlüğüne sahip çıkma, dosta güven olmaya kaygı vermek için buradayız. Bu kurultay, olağan kurultay değil. Olağan kurultayda elbette yarışacağız, tartışacağız, parti içi demokrasinin her nimetinden istifade edeceğiz.’ ‘Bu kurultayda’ dedim, ‘Sizden bana ve vereceğimiz anahtar listeye sahip çıkmanızı bekliyorum.’ Zaten yüzde 90’ını siz son kurultayda çarşaf listeyle yapmıştınız. Ama yaşı büyükler, mecburen gençlik kotasına uyma zorunluluğu ya da başka görevlere gidenler, ayrılanlar yüzünden yüzde 10’luk bir değişiklik. Anahtar listeye sahip çıkarsanız, dosta güven düşmana kaygı veririz. Siz parti tarihinin en yüksek oyunu vererek, siz, bu salon anahtar listemize parti tarihinde ilk kez tek bir delik açmadan, dediniz ki ‘Gün birlik olma zamanıdır. Biz yanınızdayız, arkanızdayız’ O yaşandıktan sonra bir hafta, 10 - 15 gün nelerin konuşulduğunu hepimiz gururla, onurla takip ettik. Tabii kötülük durmadı. Bambaşka işlere giriştiler. İstanbul’da özel bir mahkemeye nöbetçiyken Aralık’ın 15’inde eşi ve kendisi AK Partiliyken, AK Parti döneminde İBB’de bakanlıkta avukatlık yapan, sonra rozetini çıkarıp hakim olan birisine bir dava düşürdüler. Kayyım atadılar. O kayyımla, o düşürülen davayla İstanbul delegelerini düşürdüler. Kurultayımızı kendilerince tartışmalı hale getirmeye çalıştılar. Bu o argümanların hepsini ellerinden almak, 15’inde bir kayyım atansaydı onun ömrünü altı günlük kadar kılmak, ama daha önemlisi önümüzde görülecek davaları konusuz kılmak üzere, ki bu kurultayın hazirun listesini ne kadar dikkatli imza atıldı. İstanbul delegeleri yoktur, Parti Meclisi üyeleri yoktur, YDK üyeleri yoktur. Çünkü özenimiz artık o saçma sapan bütün iddiaları amaçsız, sonuçsuz kılıp, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu sizlerin tertemiz iradesini bir kez daha ortaya koyarak önümüzdeki kurultaya doğru artık zaten Yüksek Seçim Kurulunun da istikrarlı kararlarıyla önümüzde görünür hale gelmiş olan yolu yürüyüp, parti tarihinin darbe dönemleri hariç en büyük saldırısını püskürtmek. Bugün o yüzden İstanbul delegelerinin, milletvekili olmayan Parti Meclisi ve YDK üyelerinin, doğal delegelerin, iftiralara konu olan arkadaşların, adı geçen herhangi bir arkadaşımızın sandık başına gitmeyeceği, yaklaşık 911 seçilmiş delegemizin oy kullanacağı ve irademizi tazeleyeceği bir yaklaşımla çok önemli bir püskürtmeyi ve çok önemli bir sahip çıkışı yapmak üzere buraya koştunuz.”

“SEÇİMİN ÖNÜNÜ AÇMANIZI TALEP EDİYORUM”

“Geçen sefer her ne kadar anahtar listemiz delinmemiş de olsa gecenin geç saatlerine kadar sizleri meşgul ettik. Bugünkü listede Çankaya İlçe Başkanı seçilen bir arkadaşımızdan boşalan YDK’ye, yurt dışında olduğu için PM’ye devam edemeyen bir arkadaşımız yerine bir düzeltme dışında sizin geçen sefer oyladığınız listede hiçbir değişiklik yok. O yüzden bugün Genel Başkanlık seçimi ve ardından Parti Meclisi seçimini takdir ederseniz birkaç saat içinde bitirmek üzere blok listeyle yapmak istiyoruz. Şu kadarını söyleyeyim, blok liste normal kurultaylarda tartışmalıdır. Önümüzde bir kurultay yapılacak, o kurultayda, yani normal seyrindeki kurultayda anahtar listeden parti içi demokrasiden asla taviz yok. Bu herhangi bir kurultay olsa, birisi blok liste dese, kürsüye çıkıp göğsünü bu işe siper edecek olan benim. Sadece boşu boşuna gecenin bir yarısına kadar elinizde bir anahtarı temize geçmek için uğraşmamanız, vaktiyle yolu koyulmanız ve iktidarımız için çalışmanız için buradaki teknik olarak ön almaya ve teknik olarak kumpasları boşa çıkarmaya yönelik bu kurultayımızda istisnai ve bir daha tekrar edilmemek üzere blok liste ile oy kullanmanızı takdirlerinize sunacağız. Bundan sonraki süreçte hep beraber tarihe tanıklık edeceğiz. Bu kurultayı şöyle yaptık. Olur ya, buraya bir AK Partili kayyım atarlar, Olur ya, o da bu kurultayı iptal etmeye kalkar… Onun için sizlerin iradesiyle ve Genel Başkanın dahi engel olamayacağı bir birliktelikteyiz. Ben dün bu süreci durduramazdım. Birazdan bir güven oylaması olacak. Normalde sizler alkışlarınızla takdirlerinizle oylarınızla hep arkamızda durdunuz. Sağ olun, durmaya da devam ediyorsunuz. Buradan güven oyu verdiğiniz takdirde seçim maddesine geçilmeden evlerimize gideceğiz. Bunun için ben dahil, bütün Parti Meclisi üyelerimiz dahil, bütün milletvekillerimiz dahil hepinizden güvensizlik yönünde oy kullanarak seçimin önünü açmanızı talep edeceğim. Vereceğiniz güvensizlik oyu, sarayın adalet üzerindeki yaptığı oyunlara verilen güvensizlik oyudur. Partiye kurulan kumpasa güvensizlik oyu vermenizi talep ediyorum. AK Parti’nin yargı kolları faaliyetlerine güvensizlik oyu verip ardından seçime geçmenizi istiyorum.”

“GELECEĞİNE SAHİP ÇIKANLARA HELAL OLSUN”

“Hep beraber her dakikası, her santimetresi planlanmış ve yargı kumpasına karşı partinin iradesini savunan bir sürecin içindeyiz. Burada her birinize şunu sormak isterim; parti, 47 yıl sonra birinci partidir, Türkiye’nin yüzde 65’inde, yerel yönetimlerde iktidardadır ve bir müjdem var demiştim, o müjdemi ifade ederek sorumu sorayım. Son 10 günde tam beş ulusal anket yayınlandı. Takip ediyorsunuz, bir önceki aydan daha kötü sonucu olan bir tek anket yok. Takip ediyorsunuz, geçen ay iki puan CHP önde diyenler, şimdi beş diyor. Dört diyen yedi diyor. Yedi diyen 10 puan önde diyor. Partinin sahada milletten aldığı desteği siz de görüyor musunuz? 6 Nisan günü sizi buradan uğurlarken şöyle seslenmiştim. Demiştim ki ‘Değerli delegelerimiz gidin oyunuzu kullanın. Memleketlerinize varın ve içinde bulunduğunuz saldırıyı, buna karşı direncimizi ve iktidar irademizi savunun. Buna var mısınız’ demiştim. Ve ardından şöyle eklemiştim, sizin coşkulu alkışlarınız ve ‘var’ız cevabınız üzerine, ‘Hadi o zaman kalkın ayağa bitirin bu işi’ diye. Var mısınız bu yürüyüşü sürdürmeye? Var mısınız? O zaman kalkın, dosta güven olmayana kaygı verin. Ayağa kalkın, bu partiyi iktidara taşıyın. Kalkın ayağa kalkın. Millet ayaktadır. Sayenizde millet Edirne’de de ayaktadır, Ağrı’da da ayaktadır. Artvin’de de ayaktadır, Antalya’da da ayaktadır. İzmir’de de Konya’da da Van’da da Bayburt’ta da Gümüşhane’de de Mersin’de de ayaktadır. Bu partiyi ayağa siz kaldırdınız, iktidara da siz taşıyacaksınız. Size güveniyorum, size inanıyorum, sizi seviyorum. Partimize sahip çıkın çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’ne sahip çıkmak, Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır. Geleceğine sahip çıkanlara helal olsun. Hepinize yürekten teşekkür ediyoruz. Sağ olun, var olun.”


CHP 22. OLAĞANÜSTÜ KURULTAYI

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen CHP 22. Olağanüstü “Darbeye ve Kayyuma Hayır” Kurultayında konuşmasının ardından oy kullandı.

CHP 22. OLAĞANÜSTÜ KURULTAYI - 2

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen CHP 22. Olağanüstü “Darbeye ve Kayyuma Hayır” Kurultayında Parti Meclisi, Yüksek Disiplin Kurulu ve Bilim Kültür Sanat Platformu seçimleri için oy kullandı.

CHP 22. OLAĞANÜSTÜ KURULTAYI - 3

Benzer Haberler